İletişim
Ziyaretşi defteri
Ana Sayfa
AŞK HİKAYELERİ
AŞK DAİR
SEVGİLİYE
İTİRAFLAR
ŞİİRCE
DÖRTLÜKLER
HAYATA DAİR
YAŞAMAK İÇİN
AŞK DAİR LER
KADIN VE ERKEK
ANLATIMLER
SENİ SEVİYORUM HERDİLDE
ÇİÇEKLERİN DİLİ
MEHMET AKİF ERSOY
NAZİM HİKMET

FURUM
RIDVAN
ANKET
ELİF BA
YEMEK TARİFLERİ
DUA LAR
MÜBAREK GÜN VE GECELER
GALERİ
FIKRALAR
MSN NİCK
BİLGİ YARIŞMASI
OYUN1
HAVA DURUMU
KOMİK RESİMLER
RÜYA TABİRLERİ
DÜNYA HARİTASI
GÜNLÜK BURÇLAR
SPOR HABERLERİ
GÜNLÜK DUA
KURAN MEAİL
RADYO KURAN
GAZETELER
DÖVİZ KURUMU
ŞARKI SÖZLERİ
SILOV MP3
oyun3
MAÇ SONUÇLARI
KURAN SURELERİ
İSTANBUL TİRAFİĞİ
CÜBBELİ HOCA
ALLAH cc
Papatya falı
dj akman
CHAT ODASI
Vizyondaki filimler
ilahi MP3
canlı idda
Osmanlı Padişahları
KURAN DERSLERİ
TV İZLE
Kuran oku ve Dinle
TAKVİM
Araba Resimleri
HTML KOD LARI
DOĞUM GÜNÜ
GIRAFİK
OYUN2
OYUN4
SİHİRBAZ
SILAYIT ŞİİR
SÖZLÜK
TV BUGÜN
LİNK
AŞK TESTİ
E,DEVLET
RADYO DİNLE
MP3 DİNLE
İSLAMİ VİDYO
KOMİK FITPOL
sohpet odası
ingilizce sözlük
ARKADAŞ ARA
CHAT KUTUSU
iSLAMİ RADYO
şiir dinle
siteme üye ol
Maç Sonuçları
SİTENİ YARAT
MP3 YABANCI
GIREMİRA
MARDİN
CANLI RESİM
LOGO YARATIN
BELEDİYELER
BANNER OLUŞTUR
İSLAMIN ŞARTLARI
FİLİM LER
MİLLİ EYİTİM BAKANI
BOXS SOHPET
OYUN5
KARIŞIK VİDYO
rıdvan acar foto
semerkand kitap
menzil foto
cennet ve cehennem
MEHMET AKİF ERSOY

BÜLBÜL

		                       -Basri Bey oğlumuza-

Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi!
 
-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda;
Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!
Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın!
Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! (*)
 
 
                                 
 
                                                    [Safahât, Yedinci Kitap]


(*) Bu şiir yazılırken Yunan istilâsı altındaki topraklarımız
hususiyle  Bursa'ya dair elîm haberler geliyordu;  
tetkikine de imkân yoktu.

 






Mehmet Akif ERSOY 

 

CENK MARŞI

ey sürüden arkaya kalmış yiğit  
arkadaşın gitti haydi sen de git  
bak ne diyor ceddi şehidin işit  
haydi git evladım uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun  
uğurun açık olsun uğurlar ola.  

eşele bir yerleri örten karı  
ot değil onlar dedenin saçları  
dinle şehit sesleridir rüzgarı  
haydi git evladım uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek on safa geçmiş bulun  
uğurun açık olsun uğurlar ola  
haydi levent asker uğurlar ola  

yerleri yırtan sel olup taşmalı  
dağ demeyip taş demeyip aşmalı  
sende ki coşkunluğa er şaşmalı  
kahraman askerim uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun  
haydi levent asker uğurlar ola  
haydi git evladım uğurlar ola.  
  

Mehmet Akif ERSOY ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 579
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı!"
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1)
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2)
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. 580
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre. 581
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3)
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!  582
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4)
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. 583

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.




(1) İlk baskılarda: ...kum gibi, mahşer mi, hakîkat mahşer.
(2) İlk baskılarda: ...duruyor karşında,
(3) İlk baskıda: Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
(4) İlk baskılarda: Ebr-i nîsânı açık...



                                            [Safahât: Altıncı Kitap-Âsım]


İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

 

Mehmet Akif ERSOY

Beste : Osman Zeki Üngör



Mehmet Akif  ERSOY

 

İTİRAF


Safahât'ımda, evet, şi'r arayan hiç bulamaz;
Yalınız, bir yeri hakkında "hazin işte bu!" der.
Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi var ya?
Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!




                                       [Safahât: Birinci Kitap]





Mehmet Akif ERSOY 

 

KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?




                       [Safahat: Yedinci Kitap]


MAHALLE KAHVESİ

................................................................... 
Çamurlu bir kapı, üstünde bir değirmi delik; 
Önünde tahta mı, toprak mı? sorma, pis bir eşik. 
Şu gördüğün yer için her ne söylesen câiz; 
Ahırla farkı: O yemliklidir, bu yemliksiz! 
Zemini yüz sene evvel döşenme malta imiş... 
"İmiş"le söylüyorum, çünkü anlamak uzun iş. 
O bir karış kirin altında hangi maden var? 
Tavan açık kuka renginde; sağlı sollu dıvar, 
Maun cilâsına batmış tütünlü nargileden; 
Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden. 
Dikilmiş ortaya boynundan üstü az koyu al. 
Vücudu kapkara, leylek bacaklı bir mangal. 
Kenarda, peykelerin alt başında bir kirli 
Tomar sürükleniyor, bir yatak ki besbelli: 
Çekilmiş üstüne yağmurluğumsu bir pırtı, 
Zavallının güveden hep liyme liyme sırtı. 
Kurur bir örtünün üstünde yağlı bir mendil: 
Ki "ben tependen inersem" diyen hasır zembil 

Onun hizasına gelmez mi? Bir döner şöyle; 
Sicimle kulpuna ilmikli çifte mestiyle! 
Duvarda eski ocaklar kadar geniş bir oyuk, 
İçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok! 
Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz; 
Onun yanında kan almak için beş on boynuz. 
İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar... 
Demek ki kahveci hem diş tabibi, hem perukâr, 
İnanmadınsa değildir tereddüdün sırası; 
Uzun lâkırdıya hâcet ne? İşte mosturası: 
Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden, 
Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar dizilen 
Şu kazma dişleri sen mahya belledinse, değil; 
Birer mezâra işaret düşün ki her kandil! 
....................................................................... 
Seyirciler mütefekkir, güzide bir tabaka; 
Düşünmelerdeki şiveyse büsbütün başka: 
Kiminde el, filân asla karışmıyorken işe, 
Kiminde durmadan işler benân-ı endîşe! 
Al işte: "Beyne burundan gerek" demiş de "hulûl" 
Tahharriyat-i amîkayla muttasıl meşgul! 
Mühendis olmalı mutlak şu ak sakallı adam! 
Zemine, daire şeklinde yaydı bir balgam: 
Abanmış olduğu bir yumru yumru değnekle, 
Mümâslar çizerek soktu belki yüz şekle! 



SAFAHÂT İÇİN

"Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın."
Derdim, sana baktıkça, a bîçâre kitabım!
Kim derdi ki: sen çök de senin arkana kalsın,
Uğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım?


CENK MARŞI

ey sürüden arkaya kalmış yiğit  
arkadaşın gitti haydi sen de git  
bak ne diyor ceddi şehidin işit  
haydi git evladım uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun  
uğurun açık olsun uğurlar ola.  

eşele bir yerleri örten karı  
ot değil onlar dedenin saçları  
dinle şehit sesleridir rüzgarı  
haydi git evladım uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek on safa geçmiş bulun  
uğurun açık olsun uğurlar ola  
haydi levent asker uğurlar ola  

yerleri yırtan sel olup taşmalı  
dağ demeyip taş demeyip aşmalı  
sende ki coşkunluğa er şaşmalı  
kahraman askerim uğurlar ola  
haydi git evladım açıktır yolun  
zalimlere karşı bükülmez kolun  
bayrağı çek ön safa geçmiş bulun  
haydi levent asker uğurlar ola  
haydi git evladım uğurlar ola.  
  

Mehmet Akif ERSOY




Mehmet Akif ERSOY 

 




Mehmet Akif ERSOY

 




Mehmet Akif ERSOY 

 

 

Rıdvan Acar

Kartınızı Oluşturun


radyo onbeş, radyo on beş, radyo onbes, menzil radyosu






Veda Hutbesi
Veda Hutbesi
Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.
İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.
MÜ'MİNLER!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
İNSANLAR!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!
Şahid ol yâ Rab!




Bugün 14 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol